Optimist
New member
Vecd Etmek: Ruhun Kalbini Hatırlaması
Selam sevgili forumdaşlar,
Bugün size biraz kalpten, biraz ruhtan, biraz da kelimelerin en derininden bahsetmek istiyorum. Çünkü bazen bir kelime vardır; sözlükte birkaç satırla anlatılır ama hayatta yaşamakla anlaşılır. “Vecd etmek” de tam öyle bir kelime.
Yani kısaca açıklarsak: Vecd etmek, insanın iç dünyasında Tanrı’ya, aşka ya da bir güzelliğe öylesine yoğun bir şekilde kapılmasıdır ki, zaman durur, kelimeler susar, sadece his kalır. Ama bunu sadece okumak değil, yaşamak gerekir.
Ben de bir hikâyeyle anlatmak istiyorum bunu. İçinde iki karakter var: biri mantığın kalesinde yaşayan Emir, diğeri kalbin sesini duyan Elif.
---
Bir Adam Vardı: Emir’in Düzeni
Emir, her şeyin planlı olmasını seven bir adamdı.
Sabah kahvesini hep aynı saatte içer, toplantıya on dakika erken gider, duygularını bile takvimine göre yaşardı.
“Her şeyin bir çözümü vardır,” derdi.
Ona göre duygular, kontrol edilmesi gereken şeylerdi; his değil, denklem gibiydi.
Bir gün ofise yeni bir tasarımcı geldi: Elif.
Saçları dağınık, gülüşü içten, konuşmaları şiir gibi bir kadındı.
Odaya girdiğinde sanki hava bile yumuşuyordu. Emir, ilk kez plan dışı bir şey hissetti.
Ve işte tam orada, kelimelerin anlamı değişmeye başladı.
---
Bir Kadın Vardı: Elif’in Kalbi
Elif, her şeyi hisleriyle yaşayan biriydi.
Bir renk tonuna bile “Bu bana huzuru hatırlatıyor” diyebilen bir ruha sahipti.
Bir gün, Emir’e bir çizim gösterdiğinde, Emir sadece kalem izlerine bakmıştı.
“Perspektif bozuk,” dedi.
Elif gülümsedi, ama gözleriyle cevap verdi:
> “Bazen kusur, kalbin yönünü gösterir Emir. Ben çizgiyi değil, hissi ararım.”
O an Emir susmuştu.
O çizimin içindeki kusuru değil, derinliği fark etti.
İşte o an, içinden bir ses “Bu ne?” dedi.
Cevap basitti: Vecd.
---
Vecd: Aklın Susup Kalbin Konuşması
Emir, o gün Elif’e bakarken bir şey oldu.
Zaman sanki ağırlaştı, ofisin uğultusu kayboldu, kalemi elinden düşürdü.
Kalbinde tuhaf bir titreşim hissetti; açıklayamadığı, ölçemediği bir şey.
Bunun ne mantığı vardı, ne planı.
Vecd buydu işte.
Bir şeyin güzelliği karşısında, benliğini kaybetmeden, ama “ben”i aşarak hissetmek.
Elif bir kelime söylediğinde bile sanki içinde yankılanıyordu.
O, duygunun akışında kaybolmuştu; ama kayboldukça daha çok buluyordu kendini.
---
Mantık ve Duygu Arasında Bir Köprü
Bir akşam, Elif ve Emir aynı proje üzerinde çalışırken elektrikler kesildi.
Sadece ekran ışığı kalmıştı.
Elif hafifçe fısıldadı:
> “Sessizlikte her şey daha gerçek oluyor, fark ettin mi?”
Emir, ilk defa bir sessizliği çözmeye çalışmadı.
İlk defa analiz etmeden sadece hissetti.
Ve o anda bir şey anladı:
> “Bazı şeyler çözülmez Elif, sadece yaşanır.”
Kadın tebessüm etti:
> “İşte vecd bu Emir. Bir şeyin anlamını aramaktan vazgeçtiğinde, onun içindesin demektir.”
O gece Emir’in dünyası değişti.
Stratejik bir adamın içindeki duvarlar yıkıldı.
Her taşın altında bir his, her sessizlikte bir anlam olduğunu fark etti.
---
Vecd, Ruhun Teslimiyetidir
Zamanla Emir, hayatı Elif gibi görmeye başladı.
Artık kahvesini içerken saati değil, kokusunu fark ediyordu.
Yağmur yağdığında ıslanmaktan şikayet etmiyor, damlaların ritmini dinliyordu.
Mantığı bırakmamıştı; ama artık kalbiyle birlikte hareket ediyordu.
Elif ona öğretmişti:
> “Vecd etmek, kendinden geçmek değil; kendine yaklaşmaktır.”
Vecd, aslında bir fark ediş anıydı.
Bir tabloya bakarken gözlerinin dolması, bir müzikte yutkunamamak, birini düşünürken kelimelerin yetmemesi...
İnsanın “ben kimim” sorusuna, cevap ararken sessizce “işte buyum” demesiydi.
---
Vecd Bir Kelime Değil, Bir Hâl
Bir gün Elif gitti.
Yurt dışına bir sergiye çağrılmıştı, uzun süre dönmeyecekti.
Emir o akşam ofiste yalnız kaldı.
Bilgisayar ekranına baktı, sonra gözlerini kapattı.
O sessizlikte, onun kahkahası yankılandı, çizimleri gözünün önüne geldi.
Ve o an, anladı:
> “Vecd etmek sadece onunlayken değil, onu hatırlarken de yaşanır.”
Ruhunun derininde bir sızı ama aynı zamanda bir huzur vardı.
Çünkü artık biliyordu:
Sevdiği şeyin kendisine kattığı güzellik, asla ondan alınamazdı.
---
Forumdaşlara Soru:
Siz hiç bir şeye “vecd hâliyle” baktınız mı?
Bir an yaşadınız mı; zamanı unuttuğunuz, sadece hissettiğiniz, kelimelerin sustuğu?
Belki bir müzikte, belki bir bakışta, belki bir cümlede...
Yorumlarda paylaşın dostlar, çünkü hepimizin içinde biraz Emir’in mantığı, biraz Elif’in kalbi,
ve hepsinin arasında yankılanan o sessiz ama derin hâl var: Vecd.
Selam sevgili forumdaşlar,
Bugün size biraz kalpten, biraz ruhtan, biraz da kelimelerin en derininden bahsetmek istiyorum. Çünkü bazen bir kelime vardır; sözlükte birkaç satırla anlatılır ama hayatta yaşamakla anlaşılır. “Vecd etmek” de tam öyle bir kelime.
Yani kısaca açıklarsak: Vecd etmek, insanın iç dünyasında Tanrı’ya, aşka ya da bir güzelliğe öylesine yoğun bir şekilde kapılmasıdır ki, zaman durur, kelimeler susar, sadece his kalır. Ama bunu sadece okumak değil, yaşamak gerekir.
Ben de bir hikâyeyle anlatmak istiyorum bunu. İçinde iki karakter var: biri mantığın kalesinde yaşayan Emir, diğeri kalbin sesini duyan Elif.
---
Bir Adam Vardı: Emir’in Düzeni
Emir, her şeyin planlı olmasını seven bir adamdı.
Sabah kahvesini hep aynı saatte içer, toplantıya on dakika erken gider, duygularını bile takvimine göre yaşardı.
“Her şeyin bir çözümü vardır,” derdi.
Ona göre duygular, kontrol edilmesi gereken şeylerdi; his değil, denklem gibiydi.
Bir gün ofise yeni bir tasarımcı geldi: Elif.
Saçları dağınık, gülüşü içten, konuşmaları şiir gibi bir kadındı.
Odaya girdiğinde sanki hava bile yumuşuyordu. Emir, ilk kez plan dışı bir şey hissetti.
Ve işte tam orada, kelimelerin anlamı değişmeye başladı.
---
Bir Kadın Vardı: Elif’in Kalbi
Elif, her şeyi hisleriyle yaşayan biriydi.
Bir renk tonuna bile “Bu bana huzuru hatırlatıyor” diyebilen bir ruha sahipti.
Bir gün, Emir’e bir çizim gösterdiğinde, Emir sadece kalem izlerine bakmıştı.
“Perspektif bozuk,” dedi.
Elif gülümsedi, ama gözleriyle cevap verdi:
> “Bazen kusur, kalbin yönünü gösterir Emir. Ben çizgiyi değil, hissi ararım.”
O an Emir susmuştu.
O çizimin içindeki kusuru değil, derinliği fark etti.
İşte o an, içinden bir ses “Bu ne?” dedi.
Cevap basitti: Vecd.
---
Vecd: Aklın Susup Kalbin Konuşması
Emir, o gün Elif’e bakarken bir şey oldu.
Zaman sanki ağırlaştı, ofisin uğultusu kayboldu, kalemi elinden düşürdü.
Kalbinde tuhaf bir titreşim hissetti; açıklayamadığı, ölçemediği bir şey.
Bunun ne mantığı vardı, ne planı.
Vecd buydu işte.
Bir şeyin güzelliği karşısında, benliğini kaybetmeden, ama “ben”i aşarak hissetmek.
Elif bir kelime söylediğinde bile sanki içinde yankılanıyordu.
O, duygunun akışında kaybolmuştu; ama kayboldukça daha çok buluyordu kendini.
---
Mantık ve Duygu Arasında Bir Köprü
Bir akşam, Elif ve Emir aynı proje üzerinde çalışırken elektrikler kesildi.
Sadece ekran ışığı kalmıştı.
Elif hafifçe fısıldadı:
> “Sessizlikte her şey daha gerçek oluyor, fark ettin mi?”
Emir, ilk defa bir sessizliği çözmeye çalışmadı.
İlk defa analiz etmeden sadece hissetti.
Ve o anda bir şey anladı:
> “Bazı şeyler çözülmez Elif, sadece yaşanır.”
Kadın tebessüm etti:
> “İşte vecd bu Emir. Bir şeyin anlamını aramaktan vazgeçtiğinde, onun içindesin demektir.”
O gece Emir’in dünyası değişti.
Stratejik bir adamın içindeki duvarlar yıkıldı.
Her taşın altında bir his, her sessizlikte bir anlam olduğunu fark etti.
---
Vecd, Ruhun Teslimiyetidir
Zamanla Emir, hayatı Elif gibi görmeye başladı.
Artık kahvesini içerken saati değil, kokusunu fark ediyordu.
Yağmur yağdığında ıslanmaktan şikayet etmiyor, damlaların ritmini dinliyordu.
Mantığı bırakmamıştı; ama artık kalbiyle birlikte hareket ediyordu.
Elif ona öğretmişti:
> “Vecd etmek, kendinden geçmek değil; kendine yaklaşmaktır.”
Vecd, aslında bir fark ediş anıydı.
Bir tabloya bakarken gözlerinin dolması, bir müzikte yutkunamamak, birini düşünürken kelimelerin yetmemesi...
İnsanın “ben kimim” sorusuna, cevap ararken sessizce “işte buyum” demesiydi.
---
Vecd Bir Kelime Değil, Bir Hâl
Bir gün Elif gitti.
Yurt dışına bir sergiye çağrılmıştı, uzun süre dönmeyecekti.
Emir o akşam ofiste yalnız kaldı.
Bilgisayar ekranına baktı, sonra gözlerini kapattı.
O sessizlikte, onun kahkahası yankılandı, çizimleri gözünün önüne geldi.
Ve o an, anladı:
> “Vecd etmek sadece onunlayken değil, onu hatırlarken de yaşanır.”
Ruhunun derininde bir sızı ama aynı zamanda bir huzur vardı.
Çünkü artık biliyordu:
Sevdiği şeyin kendisine kattığı güzellik, asla ondan alınamazdı.
---
Forumdaşlara Soru:
Siz hiç bir şeye “vecd hâliyle” baktınız mı?
Bir an yaşadınız mı; zamanı unuttuğunuz, sadece hissettiğiniz, kelimelerin sustuğu?
Belki bir müzikte, belki bir bakışta, belki bir cümlede...
Yorumlarda paylaşın dostlar, çünkü hepimizin içinde biraz Emir’in mantığı, biraz Elif’in kalbi,
ve hepsinin arasında yankılanan o sessiz ama derin hâl var: Vecd.